29 Mart 2009 Pazar
BEN MELEMEZ'DE DEĞİL.. GİRİT'İMDEYİM...
BEN MELEMEZ'DE DEĞİL..GİRİTİM'DEYİM...
Dağların arasından
Yukarı çıkınca..
Tepeye kurulmuş köye vardık...
Melemez'e....
Sıcak bir karşılama
Sarılmalar, gülüşler
Çiçek, çiçek...
Yanaklarda gamzeler.
Açılan, saran kollar
Hazırlanan sofralar...
Maratalı kurufasulye
Hortalar zümrüt yeşili
Kadehlerimizde,
Yakut rengi Krasiler...
Yoğurtlu etin serinlettiği
Ağızlar...
Yemek sonrası gelen
Dayılar, yengeler...
Hoşgeldini hiç bu kadar
Candan duymamıştım...
Gülen gözlerde.
Girit'imin güzelinin
Dedesi...Benim de dedem
İsmail dedemizin,
Lyra'sından dökülen
Ahenkli müzik...
Arada yarı Giritçe
Yarı Türkçe söylenen
Mandinadesler.
Lyra'dan bazen yumuşak,
Bazen hırçın gelen sesler
Ve eşliğinde yapılan danslar..
Sıçrayarak tempolu..
Ayak sesleri,
Güm..güm kalbimin sesi.
Sanki İsmail dedemin çaldığı
Lyra'da, dedem uzun İbrahim'in
Ayaklarını vura ..vura oynayışı..
Evin balkonundan baktığımda
Tepeler arasında,
Yeşermiş, filizlenmiş bağlar...
Bahçelerde turp otları, vuruvezler
Maratalar,Askolibruslar...
Bakınca dağların, tepelerine
Tarlalarına...
Hayır dedim ben Melemez'de değil
Giritim'deyim.
CAHİDE GÖKOĞLU
2009
Dağların arasından
Yukarı çıkınca..
Tepeye kurulmuş köye vardık...
Melemez'e....
Sıcak bir karşılama
Sarılmalar, gülüşler
Çiçek, çiçek...
Yanaklarda gamzeler.
Açılan, saran kollar
Hazırlanan sofralar...
Maratalı kurufasulye
Hortalar zümrüt yeşili
Kadehlerimizde,
Yakut rengi Krasiler...
Yoğurtlu etin serinlettiği
Ağızlar...
Yemek sonrası gelen
Dayılar, yengeler...
Hoşgeldini hiç bu kadar
Candan duymamıştım...
Gülen gözlerde.
Girit'imin güzelinin
Dedesi...Benim de dedem
İsmail dedemizin,
Lyra'sından dökülen
Ahenkli müzik...
Arada yarı Giritçe
Yarı Türkçe söylenen
Mandinadesler.
Lyra'dan bazen yumuşak,
Bazen hırçın gelen sesler
Ve eşliğinde yapılan danslar..
Sıçrayarak tempolu..
Ayak sesleri,
Güm..güm kalbimin sesi.
Sanki İsmail dedemin çaldığı
Lyra'da, dedem uzun İbrahim'in
Ayaklarını vura ..vura oynayışı..
Evin balkonundan baktığımda
Tepeler arasında,
Yeşermiş, filizlenmiş bağlar...
Bahçelerde turp otları, vuruvezler
Maratalar,Askolibruslar...
Bakınca dağların, tepelerine
Tarlalarına...
Hayır dedim ben Melemez'de değil
Giritim'deyim.
CAHİDE GÖKOĞLU
2009
MAVİLİ KADIN
MAVİLİ KADIN
Mavileri giymiş
Mavi perdeleri kenara çekmiş
Nasılda bakıyor...
Girit'imin denizine
Mavili kadın.
Saçlarını rastgele atıvermiş
Geriye, ayağında beyaz
Espadriller.
Odaya girdiğinde,
Valizini atıvermiş bir köşeye...
Soluğu pencerede almış
Nasıl da bakıyor...hasretle
Girirt'imin denizine..
cahide gökoğlu
2009
Mavileri giymiş
Mavi perdeleri kenara çekmiş
Nasılda bakıyor...
Girit'imin denizine
Mavili kadın.
Saçlarını rastgele atıvermiş
Geriye, ayağında beyaz
Espadriller.
Odaya girdiğinde,
Valizini atıvermiş bir köşeye...
Soluğu pencerede almış
Nasıl da bakıyor...hasretle
Girirt'imin denizine..
cahide gökoğlu
2009
BİZE DE HASRET DÜŞECEK!....
BİZE DE HASRET DÜŞECEK!...
Boyunları bükük, gözpınarlarında yaş kalmamış, saçlarıo kumral, siyah, dalgalı, düz saçları karmakarışık...Kimisinin tepesinde toplanmış, kimisinin iki örgü....Kimisininde örülmüş ensesinde toplanmış,başlarındakiyemenileri boyunlarına kaymış...sırtlarındaki güzel günlerde ördükleri şalları...gül kurusu, eflatun, siyah veGirit'in mavisi renkteki şalları rastgele atılmış.Bir yandan,önlerindeki bir,iki, üç, beş çocuklarını kolluyorlar....bir yandan da gözleri ile kocalarını takip ediyorlar...Hey gidi koca İbrahim'im kimse çökertemezdisenin omuzlarını, nasıl da düşmüş benim İbrahim'iminomuzları..her sabah sinekkaydı traşını olan koca İbrahim'in traşsız yüzüne takıldı gözleri, limanda öylecesandıklarının üstünde otururken ve gemiye bindirilme sıralarını beklerken....işte o zaman kurudu diye düşündüğü göz pınarları nasıl da çoşuvermişti yeniden.Artık, gidiyorlardı bir bilinmeze...umurlarında mıydı sankiadalarından ayrıldıktan sonra ne önemi vardı...nereye gittiklerinin...O sırada büyük kızı seslendi "anneciğim, yavaş yavaş hazırlanın sıra bize gelmek üzere" dedi."tamam kızım biz hazırız zaten, sen küçük kardeşlerinesahip ol yeter" dedi. Koca İbrahim'i üç adımda geliverdi yanına, gözlerindeki yaşı görünce "Ağlama Hatice'm, ağlama..yok artık bunun çaresi, toparlan" dedi.Kendilerini birden geminin güvertesinde buldular, İbrahim, oğlu ile nasılda bir çırpıda sepetlerini, sandıklarını geminin ambarına yerleştirmişti ve onlara siz güverteye çıkın hava alın demişti...yol boyunca ambarda olacağız nasıl olsa. Hatice, adalarından hepdenize doğru bakmıştı. Bir garib oldu içi..heyecan dolumidesi bulandı, kramplar girdi...denizden adalarına bakınca..gözlerini kocaman kocaman açarak baktısanki ada'yı hiç unutmamak ve bu güzelliğe doymak istercesine baktı.İnsanlar telaşla oradan,oraya koşuşturuyorlardı. kimisi çocuklarının peşinden, kimisi eşyalarının peşinden.Tamam dedi kendi kendine tamam artık bitti. Elvedagüzel vatan,elveda...biliyorum yok artık bizim için bir sefer daha...yok artık bizim için seni bir daha görmek...ama bizlerden birer parçalar hep senin koynunda yatacak sonsuza kadar....Kimimizin anası..kimimizinbabası..kimimizin çocuğu...Bize de hasret düşecek..ince bir sızı halinde hiç geçmeyecek....cahide gökoğlu2009
Boyunları bükük, gözpınarlarında yaş kalmamış, saçlarıo kumral, siyah, dalgalı, düz saçları karmakarışık...Kimisinin tepesinde toplanmış, kimisinin iki örgü....Kimisininde örülmüş ensesinde toplanmış,başlarındakiyemenileri boyunlarına kaymış...sırtlarındaki güzel günlerde ördükleri şalları...gül kurusu, eflatun, siyah veGirit'in mavisi renkteki şalları rastgele atılmış.Bir yandan,önlerindeki bir,iki, üç, beş çocuklarını kolluyorlar....bir yandan da gözleri ile kocalarını takip ediyorlar...Hey gidi koca İbrahim'im kimse çökertemezdisenin omuzlarını, nasıl da düşmüş benim İbrahim'iminomuzları..her sabah sinekkaydı traşını olan koca İbrahim'in traşsız yüzüne takıldı gözleri, limanda öylecesandıklarının üstünde otururken ve gemiye bindirilme sıralarını beklerken....işte o zaman kurudu diye düşündüğü göz pınarları nasıl da çoşuvermişti yeniden.Artık, gidiyorlardı bir bilinmeze...umurlarında mıydı sankiadalarından ayrıldıktan sonra ne önemi vardı...nereye gittiklerinin...O sırada büyük kızı seslendi "anneciğim, yavaş yavaş hazırlanın sıra bize gelmek üzere" dedi."tamam kızım biz hazırız zaten, sen küçük kardeşlerinesahip ol yeter" dedi. Koca İbrahim'i üç adımda geliverdi yanına, gözlerindeki yaşı görünce "Ağlama Hatice'm, ağlama..yok artık bunun çaresi, toparlan" dedi.Kendilerini birden geminin güvertesinde buldular, İbrahim, oğlu ile nasılda bir çırpıda sepetlerini, sandıklarını geminin ambarına yerleştirmişti ve onlara siz güverteye çıkın hava alın demişti...yol boyunca ambarda olacağız nasıl olsa. Hatice, adalarından hepdenize doğru bakmıştı. Bir garib oldu içi..heyecan dolumidesi bulandı, kramplar girdi...denizden adalarına bakınca..gözlerini kocaman kocaman açarak baktısanki ada'yı hiç unutmamak ve bu güzelliğe doymak istercesine baktı.İnsanlar telaşla oradan,oraya koşuşturuyorlardı. kimisi çocuklarının peşinden, kimisi eşyalarının peşinden.Tamam dedi kendi kendine tamam artık bitti. Elvedagüzel vatan,elveda...biliyorum yok artık bizim için bir sefer daha...yok artık bizim için seni bir daha görmek...ama bizlerden birer parçalar hep senin koynunda yatacak sonsuza kadar....Kimimizin anası..kimimizinbabası..kimimizin çocuğu...Bize de hasret düşecek..ince bir sızı halinde hiç geçmeyecek....cahide gökoğlu2009
1 Mart 2009 Pazar
HOŞGELDİN HÜZÜN
öyle ağır geldi ki
omuzlarım çöktü sanki..
içim daraldı,
gözüm karardı...
gönül bir sırça saraydır...
der di annem
kırıldı mı...
birleştirsen de parçalarını...
olmaz asla eskisi gibi.
hüzündü gelen dosttan...
o halde bana da
demek kaldı,
hoşgeldin hüzün..
cahide gökoğlu..
omuzlarım çöktü sanki..
içim daraldı,
gözüm karardı...
gönül bir sırça saraydır...
der di annem
kırıldı mı...
birleştirsen de parçalarını...
olmaz asla eskisi gibi.
hüzündü gelen dosttan...
o halde bana da
demek kaldı,
hoşgeldin hüzün..
cahide gökoğlu..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)