27 Şubat 2009 Cuma

ŞEVKET-İ BOSTAN ALINTI



ŞEVKET-İ BOSTAN GİRİT'İN MEŞHUR YEMEKLERİNDENDİR..KUZU ETLİ TERBİYELİ PİŞİRİLİR...(ET KULLANIMI TERCİHE GÖRE DEĞİŞEBİLİR..TAVUK, HİNDİ SÜT DANA ETİ GİBİ)

KABAK ÇİÇEĞİ ALINTI


KABAK ÇİÇEĞİ DOLMASI GİRİT'LİLERİN MEŞHUR YEMEKLERİNDENDİR...

HERAKLİON'DA GECE...ALINTI


HANYA'DAN...ALINTI


GİRİT'İMİN BEYAZ DAĞLARINDAKİ ÇİÇEKLERDEN BİRİ ALINTI




GİRİT'İMİN ÇİÇEĞİ....

13 Şubat 2009 Cuma

ZEYTİNYAĞININ HİKAYESİ.. ALINTI

YEMEKLERİNİZDE KULLANILDIM..
SONRA SOFRANIZA GELDİM..

6 Şubat 2009 Cuma

GİRİT'TE DAVUL VE ZURNA ALINTI


KAVAL ALINTI


D VE KLARNET USTALARI ALINTI


GİRİT'Lİ BAĞLAMA USTASI ALINTI


GİRİT MÜZİSYENLERİ; SANTUR USTASI ALINTI


GİRİT FOLKLORÜ BAYANLAR ALINTI


GİRİT ERKEKLER GURUBU ALINTI


GİRİT FOLKLORÜ ALINTI


GİRİT FOLKLORÜ ALINTI


GİRİT FOLKLOR MÜZESİNDE ERKEK-KADIN KIYAFETLERİ ALINTI


GİRİT FOLKLOR MÜZESİNDEN alıntı


GİRİT FOLKLOR MÜZESİ alıntı


GİRİT BAYANLARDA FOLKLORİK KIYAFET alıntı


GİRİT HERAKLİON MÜZESİNDEN AMFORA ALINTI


GİRİT HERAKLİON'DAN AMFORA ALINTI


GİRİT KNOSSOS KENTİNDEN AMFORALAR ALINTI


GİRİT MİNON DÖNEMİ KREMİKA(SERAMİKLERİ) ALINTI


UDİ alıntı


LYRA alıntı


girit müzik aletleri LYRA alıntı


GİRİT'İN FETHİ alıntı..

Girit'in Fethi (27 Eylül 1669) 26 Eylül 2008GİRİT’İN FETHİ (27 Eylül 1669)Girit, Ege Denizi’nde stratejik açıdan önemli bir konuma sahip olması nedeniyle Osmanlı Devleti için alınması önem arz eden bir kale durumundaydı. Fatih Sultan Mehmet zamanından itibaren Doğu Akdeniz’deki adalara birer birer hâkim olan Osmanlı Devleti, Kıbrıs’ın alınmasından (1571) sonra Afrika’daki toprakları ile İstanbul arasındaki deniz yolları üzerinde bulunan ve Doğu Akdeniz hâkimiyetini tehdit eden Girit’in de ele geçirilmesine büyük önem vermiştir.Venediklilerin hâkimiyeti altında bulunan ada, uzun süre Ceneviz ve Venediklilere Adalar Denizi’nde rahat hareket alanı sağlamış ve Osmanlı Devleti’nin Ege’deki hâkimiyetini engellemiştir. Aynı zamanda ada, korsan gemilerine bir üs ve sığınak hâline gelmiş, böylece Anadolu ve Ege kıyıları ile Afrika sahilleri arasındaki Osmanlı deniz ulaşımını tehdit eder duruma gelmiştir. Ayrıca Girit’i üs olarak kullanan Venediklilerin deniz yoluyla Osmanlı kıyılarına sürekli saldırıda bulunmaları Osmanlı Devleti’nin 1645 yılında harekete geçmesine neden olmuştur. Bu tarihten 1669’da Kandiye’nin alınmasına kadar süren Girit Savaşları, Osmanlı Devleti’nin XVII. yüzyıl boyunca yürüttüğü en uzun harplerden biri olmuştur.5 Eylül 1669’da Osmanlı Devleti ile Venedik arasında bir teslim ve barış anlaşması imzalamıştır. Girit, Osmanlı egemenliğine girmiştir. Anlaşmanın imzalanması ve Venediklilerin şehri boşaltmasından sonra 27 Eylülde kale törenle Fazıl Ahmet Paşaya teslim edilmiştir.Girit Savaşı, hem Osmanlı tarihi hem de Venedik tarihi için bir dönüm noktası olmuştur. Bu savaşla, Venedik devletinin öncelikle Doğu Akdeniz’de egemenliği sona ermiştir. Osmanlı İmparatorluğu ise Ege ve Akdeniz’in stratejik açıdan en önemli adasını ele geçirmiştir.Girit savaşları, Osmanlı donanmasını da etkilemiştir. Bu savaşlara kadar Osmanlı donanmasının temelini zayıf, fırtınaya karşı dayanıksız olan, geleneksel çektiriler oluşturmakta idi. Avrupa’da yaygınlaşan yelkenli kalyonlar ise daha güçlü daha fazla personel taşıyabilen daha modern gemiler idi. Osmanlı donanmasında çektirilerden kalyonlara geçişin yaşandığı dönem Girit savaşları ile başlamıştır.

4 Şubat 2009 Çarşamba

GİRİT HANYA LİMANI alıntı


GİRİT HANYA'da el işleri mağazası...alıntı


BİLMEZDİM

Bilmezdim...insanların
Bu kadar acımasız olduğunu..
Bilmezdim...
Söylenen sözlerin...
Yalan olduğunu..
Ama..ne kadar,
Yaşarsak, yaşayalım...
Aldanabilir mişiz..
Ama hayat bana ..
Birşey daha öğretti.
İnsanların doğrularının
Olduğu kadar..
Eğrilerinin de olduğunu...

cahide gökoğlu
2009

GİRİT HANYA'da bir sokak alıntı..


GİRİT HANYA LİMANI alıntı


GİRİT, HANYA ŞEHRİNDE BİR SOKAK alıntı


3 Şubat 2009 Salı

GİRİT LOUTRO alıntı


GİRİT LOUTRO alıntı


GİRİT LOUTRO alıntı..


GİRİT LOUTRO


GİRİT LOUTRO


GİRİT LOUTRO SAHİL KASABASI...

SİYAH- BEYAZ

herşey siyah-beyaz
en son bindiğimiz
o, sandal boş.
nerede hangi zamanda
yaşandı...
bu unutulmaz aşk...
çok yıllar oldu bilirim
görmeyeli seni...
bak Ortaköy manzarasında
artık büyük bir
köprüde var...
biz seninle aşkımızın
doruğunda
Ortaköy'den,
sandala binerdik.
boğazın hiç dinmeyen
o, akıntısında
nasılda...
kuğu gibi süzülüp
gezerdik.
biliyor musun??..
şimdi bizim gibi aşıklar da
kalmamış.
üstelik Ortaköy,
manzarasına, devasa
bir köprüde
yerleşmiş...
biz herşeyi siyah-beyaz...
yaşadık.
ama kalmamış
artık zamanımızdaki
o, aşklar...
cahide gökoğlu
2009


RESMO LİMANI...

1 Şubat 2009 Pazar

NİHAİ MUTLULUK

Bazen, diyorum ki kendime nasıl bir yaşam olmalı yaşadığım....ileridepişmanlıklar duymayacağım... Huzurla anabileceğim anılarım mı?...Olmalı, ya da pişmanlıkların verdiği rahatsızlıklar mı?..Bunu o kadar çok düşünmeye başlamıştı ki...Artık kırklı yaşlara yaklaşmaktaydı. Bugüne kadar yaşamında kendisini ileride yıpratacak,huzurunu kaçıracak hatalar yapmamıştı..Ta ki, başlangıçtakendi kendine düşündüklerini bana dillendirinceye kadar.

Onun adına çok üzülmüştüm...Çünkü düzenli bir yaşamı vardı, dışarıdan izlendiğinde düzgün bir evlilik...iş hayatında iyi bir kariyer...Ayrıca çok da güzel bir kadın...Yani her erkeğin yanında taşımak isteyeceği bir kadındı...Güzel ve başarılı bir çocuğu da vardı. Benimle buluşmak istediğini söylediğinde telefondaki sesinde telaş, heyecan,suçluluk vardı..Hatta ona bugün buluşmamız şart mı?..Dediğimde ne olur kırma beni benim acelem var dedi.
Yağmurlu bir gündü, buluşacağımız kafe deniz kenarında idi..Kafenin önündeki kaldırımda turunç ağaçları vardı, üzerinde sarı, sarı üç, beş turunç kalmış yeşil yaprakların arasından gülümsüyordu. Beni çok sevdiğini bilirim aramızda dört yaş vardı..Bazen abla, bazen de ismimle hitap ederdi.. Baktım karşıdan geliyordu uzuna yakındı boyu, siyah saçlarını arkadan toplamış, üzerinde gözlerinin yeşiline yakın bir trençkot geçirmiş kahverengi botları ve kocaman kahverengi çantasına sıkı sıkı sarılmış hızlı adımlarla kafeye girdi.

Ayağa kalktım karşılamak üzere ama yüzündeki o, bezginliği, mutsuzluğu görmemem mümkün değil di...Gel kuzum, gel dedim sarılıp öptüm, sırtını sıvazladım, yaprak gibi titriyordu. Ne oldu sanalütfen otur bir kahve iç sakinleş ondan sonra konuşalım dedim. Hemenbana girişte bahsettiğim sözlerini arka arkaya sıraladı...

İyi ama ne oldu dedim, neden daha şimdiden yaşlılığında..Gençliğindeyaptığın/ yapacağın hataların hesaplaşması..Neden? neden?..Ben hayatımı tamamen değiştirmek istiyorum...Belki de geç kaldım ama değiştirmek istiyorum...Ama düşündüğümde nasıl yapacağıma karar veremiyorum...Başka bir şehire gitsem..Çocuğumun okul hayatı ne olacak?.. Onsuz hiçbir yere gidemiyeceğime göre..Ama bakalım o, benimle gelecek mi?..İşte bunlar beni mahvediyo

Yaşantımı değiştirdim diyelim ama hayatımda ki iki kişinin hayatı ne olacak?..Çocuğumun, eşimin...Ama inan bana ne yapacağımı bilemiyorum ve ileride yaşlandığımda acaba bunun vicdanımı rahat bırakıp, bırakmıyacağını da bilemiyorum. İşte bu yüzden çok büyük bunalımdayım...Herşey bana artık yük geliyor ayaklarım evime doğruyürümüyor...geri geri gidiyor...

Sakin ve sessizce sonuna kadar dinledim..bu arada yedi- sekiz sigara içti..yarım yarım söndürdü... Bitti mi? diye sordum..başını öne eğdisana tek bir soru soracağım dedim. Tamam dedi...Hayatın da başka biri mi var?...dedim.

İri yeşil gözlerini açarak yanıt vermeden gözleri cam parlaklığında ve de inci taneleri gibi gözyaşları akıyordu....Başını iki yana sallayarak...Yemin ederim ona ihanet etmedim...Yemin ederim...Ama, galiba başkabirine ilgi duyuyorum....İlgi duyduğum kişinin haberi yok biliyor musun?..

Hata yapmak üzere olduğunun farkına varmıştı ama duygularına gem vuramıyordu...O, nedenle benimle buluşmak isteyip....Konuşmak ve desığınmak istiyordu....Hadi kalkalım dedim, hesabı ödeyip koluna girdimyağmura rağmen turunç ağaçları ile bezeli kaldırımda ona sımsıkı sarılıp...Biliyor musun...Geçecek sen güçlü bir kadınsın..bununda üstesinden geleceksin...Sadece son kez konuşacağım bir daha bu konuya asla dönmeyeceğim...

Evet canım benim ilerideki hesaplaşmaları yaşamamak için hatalardandönmek belki canımızı yakabilir ama inan bana sana nihai mutluluğa dasunar hayat!..Bunu hiç unutma!!!

cahide gökoğlu

2009
__________________



Sandalına Binmişde Girit'imin Mavi Denizine...

Oturduğu koltukta elinde tesbihi başında kenarı oyalı kar beyazı tülbenti...eee, kopelamu ela more diye seslendi mutfakta olan kızına...kızı hemen koşarak yanına geldi.Söyle anacım ne istiyorsun diye...yine gözleri çok uzaklar da..bak more kuzucuğum ben biraz önce çamın altında bizim kirikirileri yakalamaya çalıştım ama yakalayamadım.Nasıl da yaşarcasına anlatıyordu..kızı ah! be anacığım sen yine nerelere gittin diye söylenince ona da anında yanıt veriyordu..babam söyledi ama o, kirikirileri bağla diye...kızıeğer oturup dinlemezsem daha hırçınlaşacak diye düşündü..Ha!..anacım anlat bakalım, başka ne dedi baban...Ah! more Fatom, sen bu kirikiriler bak yoksa analığın sana çok kızar ben de zeytinliğimize gideceğim dedi babam...bak beni de kaldırmıyorsun yerimden kirikiriler oradan oraya koşuyorlar..analığım kızacak sonra ama..Eeee... kaldırayım o zaman seni diye annesine doğru hamle yapıp kolundan kaldırıyormuş gibi yaptı. Allah razı olsun kızım dedi annesi..oturduğu yerden sanki gerçekten kirikirileri bağlıyormuş gibi ellerini ileri doğru uzatıyordu....gel gel kızım bak bakalım iyi bağlamış mıyım?..Ha! tamam anacım çok güzel bağlamışsın...Yavaşça annesini kendi haline bırakıp, mutfağa geçti yeniden..Allahım dedi benim annem böyle olacak kadın mıydı?..Ama doktor ne dedi...artık normaldir yaşı seksensekiz, halisülasyonlar görecektir tekrar çocukluğuna dönecektir ama lütfen ters tepki vermeyin gerçekten kendini o zaman diliminde görüyor siz de yardımcı olun...Bu oyuna artık alışmıştı ama yine de zaman zaman isyan ediyordu...bugün de kirikiriler di konu. Bazen de nasıl keçinin memesinden süt emdiğini anlatırdı..nasıl da mis gibi tazecik süt emdim diye...daha neler neler..bir de annesini altı yaşında kaybetmiş ve en küçük kızkardeşi de altı aylıkmış babası demiş ki kardeşinin sorumluluğu sen de... bu arada mutfaktaki işini tamamladı ve annesinin yanına döndü...annesi onu görünceaynı bir çocuk gibi sevindi...geldin mi?.Geldim anacım geldim birşey istiyormusun anneside benim tığ işimi versene deyincetamam deyip verdi eline işini.Annesini izlemeye başladı halbuki ne kadar maharetli bir kadın dı..ne işler geldi geçti elinden...beş tane kızının çeyizi, yetmezmiş gibi torunlara da yetişmişti...yüzünde ki nuru görüyordu...nasıl da tonton du..onu hep mutlu etmeye çalışıyordu..hemen yerinden kalktı, radyoya doğru gitti ve radyo istasyonlarını karıştıra karıştıra çok güzel giritçe müzik çalan bir kanal buldu ve sesinini de açtı...lyra'nın ara nağmesinden sonra sözcükler inci tanesi gibi dökülmeye başlayınca...annesi kulak kesilip dinlemeye başladı...Annesinin yüzünde ki gülümseme ömre bedeldi...ve yaklaşıp yanaklarını ellerinin arasına alarak saçlarını okşadı ve öptü eee, Fatomu...nasıl güzel mi? ne diyor şarkı.. diye sorunca annesi tercüme etmeye başladı...KALBİM AĞRIYOR SEVGİNDEN EY! ZEYTİN GÖZLÜM NERDESİN?/DUYDUM Kİ SANDALINA BİNMİŞ TE/GİRİTİMİN MAVİ DENİZİNE GİTMİŞSİN...Annesi mutluydu ama tercümeyi de yaparken..gözlerinden yaşları akıyordu...annesine sıkı sıkı sarıldı...Allahım! ne olurdu bir kez daha..bir kez daha görebilseydi GİRİT'İNİ....


cahide gökoğlu
deneme2
009

GÖNÜLÇELEN


Kadın, çocuklarını uyuttuktan sonra kocasının gelmesini beklemeye başladı... bunu yeni adet edinmişti, kocası gelmeden önce çocuklarını yatırıyordu...dikkatini çeken isekocası niye bu kadar erken uyudular diye sormuyordu bile.

Nedense erkekler yaşamlarında ki değişikliklerin farkedilmediğini zannederler...Kocasının yaşamındaki değişiklikler o kadar barizdi ki...ama bir türlü anlam veremiyor ve de konduramıyordu. Çünkü kocasını çok seviyordu, ama kocası yeni bir aldanmanın ya da aldatmanın eşiğinde idi ve bundan o kadar emindi ki...

Kendi kendine söz verdi bununla da mücadele edersin sen dedi...Eve dönen kocasına üzülerek baktı, kocasını o kadar iyi tanıyordu ki ve onun açmaz bir durumda olduğuna iyice inandı. Hiçbir şey söylememe ve üzerine gitmeme kararı aldı...rutin işlerini yaptı. Kocasının ihmaline karşılık o ilgisini daha da artırdı...Ne yazık ki kocası bunun bile farkında değildi.

Ertesi gün çocuklarını okula götürüp evine döndükten sonra hayatını gözden geçirdi...Onun için nelerden vazgeçtiğini, kariyerine ara verdiğini, en azından ekonomik özgürlüğümdenkimin için vazgeçtim derken...gözyaşlarını bırakıverdi...

Acaba, nasıl biriydi bu gönülçelen...kafasından tahminler yürütmeye başladı...Esmer, siyah saçlı,kömür gözlü müydü?beyaz tenli, kızıl uzun saçlı, zümrüt yeşili miydi? gözleri..beyaz tenli,sarı saçlı, deniz mavisi miydi? gözleri...Kocası oldum olası mavi rengi çok severdi...

Aslında biliyordu gerçeği kocası aldatmıyor, aldanıyordu...her zaman ki gibi çocuk ruhunun onu sürüklediği bir maceraya kaptırmıştı kendini...Ama artık benim de sabrımın nereye kadar olacağını hesap edemiyor..diye hayıflandı.

Kesin kararını vermişti...bu akşam geldiğinde bazı şeyleri konuşmaları gerekiyordu..ya da bir soru sorma hakkı olduğunuo da bilmeliydi...hiç başka bir yola sapmadan, yapması gerekeni yapacaktı.

O akşam yine çocuklarının yemeklerini yedirdi, dersleri ile ilgilendi ve kocası gelmeden onları yatırdı...İki saat sonra kocası geldiğinde çocukları sormadı bile..Yemek istermisin dedi...yanıt alamadı. Mutfağa gidip iki acı kahve yaptı...yani bu konuya da tam uyar diye düşündü...zaten birçok zevkleri gibi ikiside sade kahve seviyorlardı...

Odaya geldiğinde,kocasına kahveyi ikram etti ve karşısına oturdu.... daha kahveden bir yudum aldı...ve yutkundu...Hadi bakalım söyle bana kim bu....GÖNÜLÇELEN....


cahide gökoğlu

deneme

2009

İki Kişilik Masa

BAK MASA İKİ KİŞİLİK..
BİLİYORUM, BİRAZ ÖNCEKALKTILAR,
GÜZEL HATİCE İLE..UZUN İBRAHİM.
KİMSE FARKINDA OLMADI...
NİNEMLE, DEDEMİN...
MASAYA OTURUP, ELELE TUTUŞUP...
GÖZGÖZE BAKIŞTIKLARINI...
AYRILDIKLARINDAN BU YANA
BİR DAHA GÖREMEDİKLERİGİRİT'LERİNE...
ANCA RUHLARI GELEBİLDİ..
DEDİM YA KİMSE GÖRMEDİNİNEMLE, DEDEMİ...
İKİ KİŞİLİK MASADAN,KALKIP
DENİZE DOĞRU..YÜRÜDÜKLERİNİ....


CAHİDE GÖKOĞLU
2009 İzmir

Fesleğen ve Yasemin

denizden gelen tuzlu
rüzgâryeşil yapraklarımı ve...
minicik beyaz mis kokuluçiçeklerimi okşadı..
geçti.
beyaz kireç boyalı duvarasımsıkı yapıştı dallarım...
toprakta ki gövdem hafifsallandı.
çakıl taşı döşeli bahçede..
pencere içindeki yeşilfesleğenden
mis gibibir koku yayıldı...
ona doğru uzanandallarımda ki çiçekler...
(yaseminler) biraz buruldu.
bunu anlayan fesleğen
rüzgârın esintisi ile bakarak..
üzülme,benim kokum gelip geçicidir..yasemin'ciğim,
senin kokun sa...
delip geçicidir.

cahide gökoğlu
2009