17 Eylül 2010 Cuma

Girit'ten selam getirdik, Giritlilere

Suat Çağlayan


scaglayan@htgazete.com.tr

Girit'ten selam getirdik, Giritlilere

02 Temmuz 2010 Cuma, 06:52:31





Girit'e ilk gidişim 1986 Mayıs'ıydı. Bir tıp kongresine katılmak üzere, bir doktor grubu olarak gitmiştik Girit'in en büyük kenti İraklion'a...

Önce Rodos'a geçmiş, oradan da çileli bir vapur yolculuğu ile Girit'e varmıştık...

Arada iki kez İraklion'a uğradığım 'ada' turlarını saymazsak, Girit Adası'na -kalışlı olarak- ikinci kez gittim geçenlerde...

Üç Urlalı birlikteydik bu gezide:

Edebiyatçı, Devlet eski Bakanı Yılmaz Karakoyunlu, Sanayici Kiyasettin Dündar ve ben...



Urla İskelesi'ndeki bir akşam yemeğinde üçümüz sohbet ederken Yılmaz Abi (Karakoyunlu) bazı kitap projelerinden söz etmişti...

Yazmayı planladığı kitaplardan biri de Girit'le ilgiliydi...

Konuşmasının bir yerinde, "Girit Adası'na gitmek istiyorum!" deyince biz Kıyasettin'le göz göze gelmiş ve "Tamam öyleyse, gidiyoruz" demiştik...

Tahmin edeceğiniz gibi hemen havaya girmiştik...

Öyle ki, hemen bir oylama yapmış ve bu işi organize etme görevini bana yüklemişlerdi...

Ben de ertesi gün soluğu Setur'da almış ve yavrusunun doktoru olduğum sevgili Gökhan Bey'i bulmuştum...



İzmir'den Girit'e gidiş öyle kolay değil; ne direkt uçuş var, ne de Yunanistan'ın vize kolaylığı...

Önce Atina'ya (THY veya Pegasus/İzair) uçacaksınız, oradan da İraklion'a...

Ama vize olayı bir kabus...

Türkiye Yunanlılara vize sormazken, Yunanistan'ın çıkarmakta olduğu vize zorluğunu anlamak mümkün değil...

Evraklar, uzun bir bekleme süresi ve de okkalı bir vize ücreti...

Neyse ki, Sevgili Gökhan hepsini ayarladı...

Ve biz üçümüz Girit'in yolunu

tuttuk...

Baştan sona çok uyumlu bir üçlü oluşturduğumuzu ve Yılmaz Karakoyunlu abimizin birikiminden çok yararlandığımızı söylememe gerek yok herhalde...



Girit'i olabildiğince gezmeye karar verdiğimiz için, bu işi ancak araba kiralayarak yapabilirdik...

İlk durağımızı, havaalanının bulunduğu İraklion olarak değil 60 kilometre batıdaki Retimnon (Yılmaz Abi'nin kullandığı adla, Resmo) olarak belirlemiş ve üstelik Retimnon'a iki gün ayırmıştık...

Bunun nedeni Karakoyunlu'nun özellikle bu kenti yakından tanımak istemesiydi...

Çünkü, 'mübadele' sırasında Ege kıyılarına gelip yerleşen Giritlilerin çoğunluğu Retimnon'dan göçmüşler...

Dolayısıyla, 250 yıl Girit'i yöneten Osmanlıların ve bu süre boyunca orada yaşayan Türklerin bıraktığı eserler -ve eğer kalmışsa- gelenekler en çok orada bulunabilirdi...



İraklion'daki Venizelos Havaalanı'ndan kiraladığımız araçla Retimnon'un yolunu tuttuk...

Elbette 'koç' seçilmiş olmanın sorumluluğuyla direksiyona ben geçmiştim...

1923'ten sonra Girit'te nesli kurutulmuş olan Türkler işte yeniden Girit'i işgale gidiyorlardı...



alıntı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder