2 Şubat 2010 Salı

Kardinal Kuşu

Bir gün, sonra bir hafta geçti;


Eşikte dolanan kırmızı kuş

Ötmedi ve herkes meraklanıp,

Durgunlaştı.

Aydınlık bir sabah, duru ve yüksek sesle,

Uykulu kulağıma çarptı ıslığı;

On kez yineledi, delip geçene dek ses duvarlarını.

Birden, sevdiğim her şey; kuş, dere, çiçek, ağaç...

Geri döndü. Belki, bu yüzden duydum,

Kardinal kuşunu.



Akçaçağaç boy atarken,

Baharat çalılıkları da çoğalıyordu.

Gökler mavi, rüzgar yumuşaktı;

Ama kalakaldım.

İnceden yayılan pus ile

Çocukluk günlerim geri geldi;

Dersi asan boş vermiş halim,

Beni hemencecik buluverdi.

İlk kez gördüğüm ve duyduğum o eski zamanda,

Kardinal kuşunu.



Sonra, yemyeşil, geniş ve aydınlık çayırlar,

Karahindibaların sözsüz görkemi;

Bu istekli görüntü üzerinde,

Işıldadı, altın yıldızlar gibi.

Ve çayırın tam kıyısında,

Pejmürde böğürtlenlerin yamacında;

Sarı, yeşil, gri yosunlar,

Taze düğün çiçekleri

Ve küçük bahar güzellikleri,

Müjdeci anemonlar...

Hepsi vardı. İlk kez duyduğumda,

Kardinal kuşunu.



Eski, gri ormanın kıyısında,

Elma ağacının hoş kokusunu, içime çektim

Ve ötede, ışığın karardığı yerde,

Çiçeklerin açışını gördüm.

Mayıs elmalarını, gölgeliğin altına

Eğilen yaprakları;

Işığı kaldıran ve mavi gözlü sarmaşığın,

Vahşice yoldan çıkışını.

Gün ışığının yattığı yerde salınan,

Mührüsüleymanın, usulca oynadığını gördüm.

Hepsi, ilk duyduğumdaki gibiydi,

Kardinal kuşunu.



Bayırda, derenin üstünde,

Reçine veriyor ağaçların yarası.

Aralarında, fısıldaşıp

Duruyor arılar;

Dosta düşmana sormadan,

Oburca polen yiyip,

Gelip gidiyor otlakçılar!

Başımın üstünde uzanan lale ağaçlarından

Ve aşağıda, ayağımın altındaki

Mor çiçeklerden,

Bal emiyorlar.

Bunlar, hep gördüğüm şeylerdi ilk duyduğumda,

Kardinal kuşunu.



Nasıl da benziyor! Ancak, sihir bozuluyor.

Ah, nasıl da özlüyorum, bayırın güneşli sırtını;

Işıldayan gözlerini, al yanaklarını!

Nerede, nerede şimdi;

Loş ormana sızan gün ışığı gibi,

Sonraları yanımda bitiveren o üçü?

Ne yazık ki, yalnızım o zamanda beri!

Aldılar tüm bezginliklerini insanların;

Biri, erkekliğin arifesinde,

Diğer ikisi, gücü ve gururuyla öldü.

Mezarları yemyeşil; ilk duyduğum yerdeki gibi,

Kardinal kuşunu.



Pencerede salınan kırmızı kuş,

Oyalayamayacak daha fazla rüyalarımı.

Yine, akçaağaç orada söyleyecek,

Vahşi ormanın şarkısını.

Onu, gözyaşlarıyla uyandıran,

Ağaca ve göğe verdim.

Benimle gençliğin yollarında yürüyen,

O üç kardeşi çok özledim.

Üzülecek kardeşleri vardı onun da,

Çarem yoktu inanmaktan başka;

Turladıkça sesi duyulan,

Kardinal kuşuna.





Çeviren: Özlem Yaşayanlar
 
ALINTI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder