6 Şubat 2010 Cumartesi

BİR GİRİT, BİR AYVALIK ÖYKÜSÜ (BİZ KİMİZ?. BİZ KİM DEĞİLİZ) alıntı

Biz Ayvalık halkı Cumhuriyetle birlikte Midilliden, Rumeliden,Giritten geldik. Gelirken'de bildiklerimizi, hünerimizi, kültürümüzü getirdik.İsterseniz Girit'in mitolojik öyküsünden başlayalım önce; Evvela yer ve gök vardı; Yer ve gök, Titanları Titanlar'da tanrıla-rı yarattı. Yeryüzünde en önemli Titan Giritli KRONOS (Saturnus) tur. Kronos'un oğlu ZEUS (Jupiter) babasını tahtın-dan indirip tanrıların tanrısı oldu; Böylece insanoğlunun PAGANISM denilen çok tanrılı dönemi, her yerden evvel Giritte doğdu; Giritin merkezi KANDİYA (Hereklion) dur. Zeus'un üç oğlu vardı, MİNOS, SARPEDEON ve RODAMANTİS; MİNOS korsanları yenip Girit'e hakim oldu; MİNOS UYGARLIĞINI kur-du. MİNOS'un bir kız çocuğu oldu adını KRETE koydular. O da adını Girit'e verdi. MİNOS uygarlığı ve dilinden Yunan ve Helen uygarlığı doğdu. Bundan böyle Giritlilier kendilerini Yunandan farklı ZEUS'un ve MİNOS'un çocukları sayarlar. 1885 te Kandi-ya'da doğan ve 1954 te gene kandiya da ölen NİKOS KAZANCAKİS "GİRİTLİ ZORBA" yı yazdı. ZORBA hayatı çok seven bir Girit halk kahramanıdır.




Osmanlı donanması Girit'e 26 sefer düzenledi; Bu 26 seferde sadece 1645 yılında HANYA kalesini alabildi. Devrin padişahı başarısız Girit seferlerinden bıkmıştı. "Bundan sonra bana kim Giritten bahsederse kellesini uçururum" demiş; Kimse ağzına Girit'i alamaz olmuş; Gel zaman git zaman KARA MUSTAFA PAŞAYI hazırlıyorlar 1649 yılında padişahtan habersiz Girit'i almaya yolluyorlar. Mustafa Paşa ve Leventleri o zamana kadar Osmanlı donanmasını Girit'e sokmayan Cenevizli kumandanDUKE MARK'ı mağlup ederek Girit'i alıyor Kara Mustafa Paşa mağlup ettiği DUKE MARK'ı huzuruna çaağırıp, bak diyor "Sen çok takdir ettiğim bir kumandansın, amma savaştık, ben kazandım, sen kaybettin; Savaşın kuralları gereği benim senin hayatına son vermem gerekiyor, amma sana bir şans vereceğim, git 24 saat düşün, Eğer Müslüman olursan hayatını bağışlarım." DUKE MARK düşündükten sonra Müslüman oldum diyor. Kara Mustafa Paşa'da onun adınıdeğiştirip TOKMAK PAŞA yapıyor ve Tokmak paşayı Girit kuvvetlerinin başına geçirip kendisi İstanbul'a dönüyor. Tokmak paşanın 17 göbekten torununun torunu arkadaşım Profesör doktor Kemal Üstay Hacettepe Üniversitesinden emekli olduktan sonra bugün Amerikan hastanesinin Kadıköy Kliniğinde çalışıyor.



Uzun zaman bu zaferi kimse padişaha söyleyemiyor; En sonunda sarayın ahçıbaşısı hazırladığı "Padişahım bu tatlının adı TİRİT, FETHOLUNDU GİRİT" yazısı ile durum padişaha müjdeleniyor. Tabii ki Kara Mustafa paşanın leventleri Girit'e yanlarında kadın getirmediler. Leventlerimiz MİNOS'lu kadınlarla evlendi-ler; İyi ki evlendilerde hem neslimizi, hem de kültürümüzü zenginleştirdiler. İşte biz Giritliler bu güzel izdivaçların torunları-yız. İşte biz Giritlilerin büyük nineleri bu MİNOSLU kadınlar.



Ayvalık ve Türkiye sanayisi konusunda yüreğim yanıktır hep 1940 ve 1950 li yıllara gelinceye kadar Türkiyede sanayi altında ne varsa Ayvalıkta varadı; Sermaye Ayvalıkta vardı; Know-how dediğimiz teknoloji ve bilgi ayvalıkta vardı; Devletin üç beyaz politikaları sonucu geliştirdiği fabrikalardan başka ne fabrika varsa Ayvalıkta vardı; Yağ fabrikalarımız vardı, sabun fabrikalarımız vardı, zenginliğimiz, paramız vardı; Mantık ve gönül isterdi ki: Türkiyede gelişecek sanayi Ayvalık sermayesi ile Ayvalık bilgisi ile gelişsin. Ne yazık ki: Öyle olmadı. Varalıklılarımızın, zenginlerimizin çocuklarını, torunlarını, nerede görsem hiç kabahatları olmadığı halde hıncımı onlardan alırım. Otomobil fabikaları'da Türkiyede ne kadar tesis varsa sizin olmalıydı; Babalarınız dedeleriniz bu fırsatı kaçırdı, yörüklere kaptırdı diye.



Ömer Madra ile hasbihal:







Sayın Ömer Madra,



Ben dedenizin Ayvalık Sakarya Mahallesindeki sabunhanesinde (Sabun fabrikası) 40 kuruş yevmiye ile (günlük ücret) çalışmış bir Ayvalıklıyım. demokrasidedevrim.com web sitemizin "Bir Girit bir Ayvalık" öyküsünde Ayvalık zenginlerini ve çocuklarını sanayiyi yörüklere kaptırdılar diye acı acı eleştiriyorum.



Sizi, Açık Radyo'da tanıdıktan sonra insana ve kültüre yapılan yatırımın MEYVE verdiğini görerek ferahladım. Yazıyı ilişikte gönderiyorum zaman ayırıp okursanız mutlu olurum.



Link Görüntüleyemezsiniz Üye Olmanız Gerekiyor ? adına Dr.Hasan Horto



Ömer Madra ile hasbihal:



Sayın Ömer Madra:



4 Mart,2005 günü,açık radyoda,bu torunlardan birini daha yakaladım.1930 lu ve 1940 lı yılların yalnız Ayvalığ'ın değil,tüm ülkenin en zengin insanı,Sezai Ömer Madra'nın torunu,Ömer Madra'yı.Yoğun programı içinde acele sohbet ettik.lâf dededen açıldı.zenginlikten söz ettik.



Midilli'li, dede Sezai Ömer Madra,1918 -1919 yıllarında,İzmir de oturmaktadır. 1919 yılının başlarında,muhtemelen Ocak ayı içinde,yani Mustafa Kemâl, Samsun'a hareket etmeden, bir süre önce,Sezai Ömer Madra'ya Istanbuldan,Mustafa Kemâl Paşa, imzalı bir mektup gelir.Mektup kısadır.Şöyle yazar.Bana daha evvel borç verdin.Şimdi de bir miktar gönder. Sonra sana öderim.Umarım torun Madra,dede yadigârı bu küçük mektubu haalâ saklamaktadır.Eğer kopyasını bize verirse,mektubu eski türkçe haliyle, burada yayınlarız.Ve bizde,öğünmeğe bu mektupla başlarız Çünkü: bu kısa mektup,Midilli'nin,Ayvalığ'ın,Kuvayı Milliyeden öncesini yansıtır..



Azizim Sezai Bey,



Memuren Anadolu’ya hareket ediyorum. Nez-i álinizde mahfuz (sizde bulunan) emanete ait senedi valideme terkettim (bıraktım). Avdetinizde (dönüşünüzde) emanetle senedin mübadelesi (değişimi) için Vasıf Bey biraderimize rica ettim.



Gözlerinizden öperim.



Dokuzuncu Kolordu Kıtaatı (kıt’aları) Müfettişi



Mirliva (Tuğgeneral) Mustafa Kemâl’



(Zát-ı álinizce mebhus (bahsi geçen) emánetin bir müddet daha muhafazasında emniyetli bir surette faide me’mul ise (fayda bekleniyorsa), o suret de cáiz olur)’



Paşa’nın diğer mektubu 1922’nin 19 Haziran tarihini taşıyor, Mustafa Kemâl, aradan geçen üç sene boyunca annesine yaptığı yardımlardan dolayı Sezai Ömer Bey’e teşekkür ediyor ve daha sonra bugün hiç bilmediğimiz asıl konuya temas ediyordu: Mustafa Kemâl Paşa’nın ‘halası ve diğer bazı akrabaları’ o sırada İstanbul’da bulunuyorlardı ve Paşa, Sezai Ömer Bey’den ‘akrabalarının geçimlerini sağlayabilmeleri için’, kızkardeşi Makbule Hanım’a her ay yüz lira vermesini rica ediyordu. Bu mebláğ, Sezai Ömer Bey’de bulunan Mustafa Kemâl’e ait iki bin liradan ödenecekti.





100 LİRA AYLIK





Mustafa Kemâl, 19 Haziran 1922 tarihli mektubunda şunları yazıyordu:



‘Muhterem Sezai Beyefendi,



Valideme gönderdiğiniz mektubu ve melfuf (ilişikteki) hesap pusulasını aldım.



Üç sene zarfında valideme gösterdiğiniz ulüvv-ı insaniyet ve muavenet tafsilátına muttali oldum (anneme gösterdiğiniz yüksek insanlığın ve yardımın ayrıntılarını öğrendim). Çok teşekkür ederim.



Nezdinizde mahfuz bulunan iki bin liradan bir müddet daha İstanbul’da kalmak mecburiyetinde bulunan hemşirem Makbule Hanım’la halam vesáir bazı akrabanın maişetlerine medár olmak (geçimlerini sağlamak) üzere Temmuz 1 ibtidásından (başlangıcından) itibaren hemşirem Makbule Hanım’a máhiyye (aylık) yüz lira vermenizi rica ederim.



Selám ve ihtirámátımı (saygılarımı) takdim ederim efendim.



Mustafa Kemâl’



( Bu iki mektup ta,Sezai Ömer Madra'nın torunları Ömer Madra ve Sezai Madra'nın özel izinleri ile Murat Bardakçı'dan iktibas edilmiştir )



Bir zamanlar,ülkenin en zengin insanının torunu Ömer Madra,1960 lı yıllarda,Ayvalık ta,Türkiye İşçi Partisinin seçim çalışmalarında yer alır.10 yıla yakındır da,açık radyo da,cesûr,ama tam cesûr fikirleri savunur.



1950 li yıllarda,Fakir Baykurt'un kitapları çıkmağa başladığında,hemşehrisi,Burdurlu bir köylü bacı şöyle diyordu. ( Fakir Baykurt adında biri çıkmış Burdur da..Ağalara da beylere de gafa tutuyo.).



Şimdi bende,o köylü bacı gibiyim.



Ömer Madra derler, biri vardır.George Bush'a da,petrolcülere de meydan okur.Diyorum.



Avrupa'lılar,Hollanda'lılar ülkemize gelsinler,



Yeni milenyum da,yirmibirinci yüzyılda,modern Don-ki-Şot nasıl olur,görsünler .







Musaade et, be kardeşim;yazımızı bu haliyle koyalım.Homeros'a kadar uzanan Ege kültürünün, bir parçası olarak, bizim de,hiç olmazsa,Mustafa Koç,Ali Koç ve Ömer Sabancı'dan birazcık farkımız çıksın ortaya hiç olmazsa.



Sevgiler,saygılar,



26 Nisan,2005

Dr.Hasan HORTO




alıntı

2 yorum: