31 Mart 2010 Çarşamba

Murat Bardakçı'dan Girit hususunda...

Murat Bardakçı Girit hususunda 12 Kasım 2000 Tarihli Hürriyet Gazetesinde şunları yazmaktadır. “114 Yıl önce Girit’i verdik ama Avrupalı Olamadık: Yunanistan’ın “Yunanca konuşulan her yeri sınırları içine katma” sevdası yüzünden Balkanlar’daki Osmanlı topraklarında peşpeşe huzursuzluklar yaşandı. Asıl büyük sıkıntı, nüfusunun üçte biri Müslüman, geri kalanı Ortodoks olan Girit’teydi: Hacı Mihail önderliğindeki Giritli isyancılar, 1886’nın 2 Eylül’ünde adayı “Yunanistan’a ilhak ettiklerini” açıkladılar.(...) İsyancılar Girit’in Müslüman halkını kılıçtan geçirmeye başladılar ama hadise dünyaya “Türkler Hıristiyanları kesiyorlar” diye yansıtıldı”.




Yayınlanan bir tebliğde: “İnsanlık, medeniyet âlemi!.. Biçare Giritliler’e yardım elinizi uzatınız!... O zavallıların mal ve can emniyeti tehlikeler altındadır. Her gün binlerce Hıristiyan öldürülüyor. Eğer Girit Hıristiyanları’nın nasıl bir sefalet nasıl bir felaket içinde bulunduğunu görürseniz, merhametli kalbinizi kanlanır, gözyaşlarınız damlar. Şimdi, türlü işkence altında can çekişen ve hayatlarını feda ile hepimiz için kutsal olan Yunanlılığın vefalı kucağına can atmak isteyen Hıristiyan kardeşlerimize imdat ve yardım edelim!..” deniyordu. Olayları tamamen ters aksettiriyorlardı. Oysa ölen, öldürülen Türkler, öldüren, mal ve cana el uzatan Rumlar’dı. Propaganda, Hıristiyanlık davasının altında yavuz hırsız, ev sahibini bastırıyordu ( İhsan Ilgar, Girit’i Nasıl Kaybettik, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı:5, Haziran 1970. 81-82.).







Türkiye ise bugünlerde olduğu gibi o sıralarda da “Avrupalı olmaya çalışmakla” meşguldü. 1856’nın 30 Mart’ında imzalanan Paris Antlaşması’nın yedinci maddesi Osmanlı Devletini kağıt üzerinde de olsa “Avrupalı” yapıp toprak bütünlüğünü garanti altına alıyordu ama herşey laftaydı. Türkiye’nin Avrupalılaşma çabasının her aşamasında Girit meselesiyle karşı karşıya kaldı. Ve tek bir çözüm gösterdi: “verip, kurtulmak!..” Onlar Giriti’i bırakın” diye dayatıyor, Türkler de “vermeyiz”.. Hani toprak bütünlüğünü garanti etmiştiniz ya?” diyordu”.



1866 yılında Paris’te bulunan Etniki Eteryacılardan Kallegris yeni bir isyan programını Girit’te yürürlüğe koydu ve 2 Eylül 1866’da Girit’in Türkiye’den ebediyen ayrıldığını ve Yunanistan’la ebedi olarak birleştiğini” ilan ediverdiler (Beria Remzi Özoran, A.g.m.s.101.).







1974’de Kıbrıs için savaşa giren Türkiye 1897 yılında da Girit yüzünden Yunanistan ile savaşmıştı. 1897 yılında Etniki Eterya’nın özellikle Girit’teki kışkırtmaları ve tahrikleri üzerine Ethem Paşa komutasındaki Türk kuvvetleri harekete çekerek Yunan ordusunu yenip Atina kapılarına dayanıyor. Rusya ve diğer devletler araya girerek savaşa durduruyor. Savaşı Türkler kazanmasına karşın zararlı çıkan Türk tarafı olmuştu. David Thomson’un belirttiği gibi “Bu sefer de savaşı kazanan bir devlet barışı kaybetmişti” ( David Thomson, Europe Sınce Napoleon, Londra 1962, s.,436.).



1908’de Girit Meclisi Yunanistan’a iltihak kararı verince Türkiye’nin elinde yapacak çok şey kalmayacaktı.



Yunanlılar Girit için 90 yıl sabırla taktik değiştirerek mücadele etmişler ve neticesini almışlardır. Şimdi aynı oyunlar Kıbrıs için de oynanmaktadır. Bizans İmparatorluğunu yeniden kurmak isteyen ve bu maksada ulaşmak için her vasıtayı meşru sayan bir zihniyet ile karşı karşıya bulunduğumuz realitesini unutmamak mevkiindeyiz. Aksi takdirde tarih bizi affetmiyecektir ( H. Fikret Alasya, Kıbrıs ve Beşli Görüşmeler, Türk Kültürü Dergisi, Sayı:112. Yıl: X, s.,261.).
ALINTI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder