10 Ağustos 2009 Pazartesi

Bir Girit göç romanı.. alıntı

Muhaceret, nüfus mübadelesi, göç, tehcir, etnik arındırma, bu olayları nasıl adlandıracaksak, Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu bu türden çok çekti. Türkiye ve Yunanistan arasında 1923-1925 yıllarında yaşanan nüfus mübadelesi denen olay da dünyada tekmiş. Devletler karşılıklı anlaşarak insanlarını değiş tokuş etmişler, isteklerine karşı. Bu olaylar Yunan romanına hemen ve yoğun olarak yansıdı. Birçok yazar, bir kısmı görgü şahitleri olarak, daha sonraları ise anılara dayanarak yaşananları anlattılar. İ. Venezis, S. Doukas, S. Mirivilis, D. Sotiriou, K. Politis, P. Prevelakis, Y. Theotokas, N. Kazantzakis, M. Loudemis ve nihayet yetmişli ve seksenli yıllardan sonra Ch. Samouilidis, T. Athanasyadis, A. Nenedakis, Anzel Kurtyan, Y. Andreadis gibi yazarları anımsatabiliriz. Bu olayları anlatan romanlara kısaca `göç romanı` diyelim. Türkiye`de bu olaylar romana yıllarca yansımadı. Olanlar hiç olmamış gibi davranıldı. Belki de romanın alanı `kamusal alan` sayıldı ve bu tür anlatılar cesaretlendirilmedi! Birkaç satırla göçlere değinmeleri bir yana bırakırsak Sabahattin Ali`nin `Çirkince` adlı öyküsü edebiyatta herhalde bir ilkti (1947). `Göç`ten başka, `bırakılan topraklar` konusu da 1995 yılına kadar Türk edebiyatında pek işlenmedi. Bir iki istisna dışında: Necati Cumalı(örneğin Yağmurlar ve Topraklar, 1973; Makedonya, 1976) ve geride kalan `ortak` Türk-Rum yaşam konusunu dolaylı olarak işleyen Reşat Nuri Güntekin(Akşam Güneşi, 1926; Ateş Gecesi, 1942). Ama son yıllarda Türkiye`de, her alanda yaşanan demokratikleşmeye ve sivilleşmeye paralel olarak, bu geçmişi dile getiren yazarlar da `kamu alanına` girmeye başladı (her alanı `kamu alanı` olarak görüyorum, ne oldu bana!). Göç romanıyla geçmiş yaşatılıyor, araştırılıyor, sorgulanıyor. 1990`lı yıllarda, özellikle 2003 yılında, yani nüfus mübadelesinin 80`inci yılında yayınlanan birçok romanda göç olayı baş köşede. Feride Çiçekoğlu`nun Suyun Öte Yanı(1992), Yaşar Kemal`in Bir Ada Hikayesi(1998-2003), Ahmet Yorulmaz`ın Savaşın Çocukları(1997) ile başlayan anlatı hız kazandı. Yunanistan`da aynı uyanış 2003 yılında yayınlanan ve ulusçu paradigmayı izlemeyen birkaç roman, özellikle kimlik konusunda çok farklı. Bastırılmış kimlikler, yıllarca söylenmemiş olanlar dile getirilmiş. Örneğin, Ali Ezger Özyürek`in Muhacirler romanında, Yunanistan`dan mübadele sonucunda Türkiye`ye gelen ve yerleşen Bektaşilerin Türkiye`den şikayetleri ve kimlikleri (kıvançla) açıklanıyor. Ayten Aygen`in Rumeli Benimdi romanı farklı okuyuşlara açık. Rumeli ayanlarının öyküsüdür; yazarın aile yaşamıdır. Kimliğin bir yanı da `Osmanlılık` ve Bektaşi ve Melami geleneği. Ulusçu ideolojiye daha da sert eleştiriler Zeliha Midilli`nin Bir Balkan Şarkısı- Saranda adlı ve mübadele öncesinde Arnavutluk`ta yaşayan Bektaşilerin öyküsünü anlatan romanda görülür. Kemal Anadol`un Büyük Ayrılık(2003) adlı romanı nüfus mübadelesini hazırlayan olaylarla ilgili. Bu son romanda ulusçu ideolojiye sert eleştiriler yöneltilir. Yunanlı romancılar göç ve `terk edilen memleket` olayına erken el attılar; ama anlatıyı ya ulusçu `biz-onlar` anlayışı içine (zavallı haklı `bizler`; kötü haksız `onlar` açısıdır bu) ya da Dido Sotiriu ve N. Kazantzakis gibi yazarlarda gördüğümüz gibi Marksizm/ulusçuluk karması ve hayatta karşılığı pek bulunmayan ütopik bir çerçeve içine yerleştirdiler. (Türk okuyucu ülke yasaları yüzünden bu yazarların sansürlü çevirilerini okuduğundan -malum, kamu alanı koruma altındadır- arada sırıtan ulusçu kaymaları fark etmemiş olabilir). Türkiye`de görülen olumlu gelişmelerin bir paralelini Yunanistan romanında da izliyoruz. Türkçeye de çevrilen ve Girit`i konu edinen R. Galanaki`nin İsmail Ferik Paşa`nın Hayatı adlı romanında gördüğümüz gibi, ulusçu siyah/beyaz ayırımı artık aşılıyor. Son yıllarda bu alanda birçok roman çıktı piyasaya (kamu alanına). Ama bu yazıda bu yıl mart ayında Yunanistan`da yayınlanan bir romandan söz etmek istiyorum. Maro Duka`nın yazdığı Masumlar ve Suçlular, Girit Türklerini anlatıyor. Romanın kahramanı, Arif adında ailesi Girit mübadili olan çok olumlu bir kimse. Babası ve büyükbabası gibi kendisi de iyi eğitim görmüş, sevimli, dürüst. Günümüzde Girit`e geliyor ve nüfus mübadelesi sırasında sevdiği Rum`a sığındığı için Girit`ten ayrılmayan halasından (Ayşe`den) olan uzak akrabalarını arıyor. Anı defterleri ve yaşlıların anlatıları aracılığı ile Girit`in tarihi, Türk ve Rumların ilişkileri sonsuz ayrıntı içinden okuyucuya varıyor. Küçük puntolarla yazılmış altı yüz sayfa içinde onlarca karakter tanıyoruz. Ulusçu önyargılar ve Yunanlılar İlk kez Türklere böylesine empati ile yaklaşıldığını görüyoruz. Acılarını, uğradıkları haksızlıkları, istismar edilmelerini, hor görülmelerini okuyoruz. Bu Türkler, romandaki bağnaz Rumların sandıklarının aksine, çalışkan, çağdaş, yaratıcı, zevk sahibi, hoş ve adil insanlar. Ve özellikle olgun, duygulu, barışsever ve anlayışlıdırlar. Ve bu insanların karşısında önyargılarını aşamayan,ulusçu önyargılarla `öteki`ni bir türlü kabul etmek istemeyen birçok Yunanlıyı görüyoruz. Olumlu tek bir Yunanlıyı bulmakta zorluk çekiyor okuyucu. Yani şu çocuksu iyiler/kötüler stereotipi aşılıyor nihayet. Yunan toplumunun romana tepkisi ise çok olumlu: Kitap sekiz baskı yapmış birkaç ayda. Belki tek olumlu Rum, on yedi yaşındaki Ayşe`nin torunlarından Virginiya. Sembolik, herhalde genç kuşaktan olması. Arif bir süre Girit`te yaşar, eski yılların esrarını araştırır. Ayşe öldürülmüştür, kocası ve yeni ailesi ona çok kötü davranmıştır. Önyargılı bir polis Arif`in peşini bırakmaz. Bu arada bir aşk serüveni yaşar Arif. Bu da bir ilk; Türk ve Yunan romanlarında bir tabu vardır: Hep `onların` kadınları `bizim` erkeklere aşık olur! Romanın sonunu anlatmayayım, Türkçeye çevrilince okursunuz, umarım. Yalnız başlığının Rumca bir şarkıdan kaynaklandığını bildireyim. Korsanlar adasında Kavuşacağız sonunda Masumlar ve suçlular Karşılıklı aynalar Hepimiz kavuşana kadar, romanlarımız toplumumuzun aynası gibi olacak. Aynadaki görüntü de rastlantısal değil. Masumlar ve Suçlular da öyle. Eski önyargılar aşılmakta, dirençlere karşın. Edebiyat ve toplumlar adına sevindirici bir haberdir bu tür romanlar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder